İçeriğe geç

Şükür mü hamd mı ?

Şükür mü Hamd mı? Bir Akşamüstü Hikâyesi

Bugün size bir hikâye anlatmak istiyorum. Hani o kahvenin kokusunun evi doldurduğu, güneşin perde arkasından son kez süzüldüğü bir akşamüstü var ya… İşte o anda, insanın kendi kalbiyle yüzleştiği o sessizlikte geçen bir hikâye bu. Şükürle hamd arasında gidip gelen iki insanın, aslında aynı gökyüzüne baktıkları ama farklı yıldızları seçtikleri bir hikâye.

Bir Akşam, İki Kalp

Ali, mühendis. Zihni planlarla, çizimlerle, çözümlerle dolu. Her şeyin bir formülü olduğuna inanıyor. “Hayatın bile bir algoritması var,” derken gözleri hep uzaklara dalar.

Elif ise öğretmen. Herkesi dinleyen, herkese dokunan, dünyayı duyguların diliyle okuyan biri. Onun için hayat, formüllerden çok hikâyelerden oluşur.

O akşam, küçük mutfak masasında oturmuşlar; masanın bir ucunda sessiz bir kahve fincanı, diğer ucunda biriken cümleler… Gün zor geçmiş, Ali işte üst üste gelen problemlerle boğuşmuş. Elif ise öğrencilerinin sorunlarını yüreğinde taşımış. Sessizliği Ali bozdu:

— “Yine de şükür, bugün de geçti.”

Elif, bir süre düşündü. Sonra gözlerini kaldırdı:

— “Bence bu hamdlik bir durum.”

Ali anlam veremedi. “Ne farkı var ki?” dedi. “Şükür ettim işte.”

Elif gülümsedi, bir yudum aldı kahvesinden. “Fark var,” dedi. “Şükür, nimete; hamd, hem nimete hem de sıkıntıya…”

Farkın İçindeki Derinlik

O anda mutfakta sadece duvar saatinin tiktakları duyuluyordu.

Ali’nin zihni hemen analiz moduna geçti. “Yani diyorsun ki, hamd biraz daha kapsamlı?”

“Evet,” dedi Elif. “Şükür bazen sonuçtadır, hamd ise süreçtedir. Şükür nefes alır; hamd, nefes olur.”

Ali sustu. Bu kadar sade bir cümle, bir mühendisin yıllardır aradığı denklemi bir anda çözüvermiş gibiydi. O akşam, Ali şükürle hamd arasındaki farkı tabloda değil, Elif’in gözlerinde gördü.

Çünkü o gözlerde bir kabulleniş vardı — olayların sadece ‘nedenini’ değil, ‘nasıl’ını da görebilen bir derinlik.

Geçmişin Hesapları, Geleceğin Duaları

Ali geçmişte hep sonuç odaklıydı. İş bitince “şükürler olsun” der, bir sonraki hedefin peşine düşerdi.

Elif ise aynı anda acıya da minnet duyabilen bir insandı. “Kırıldım ama olgunlaştım, hamd olsun” diyebilirdi.

O akşam konu bir felsefeye dönüştü.

Ali dedi ki: “Şükür bana kontrol hissi veriyor, planım tutarsa teşekkür ediyorum.”

Elif cevapladı: “Hamd bana teslimiyet veriyor, plan tutmasa da öğreniyorum.”

İşte aralarındaki fark tam da oradaydı. Biri hayatı çözmeye, diğeri anlamaya çalışıyordu. Ama her ikisi de, farkında olmadan, aynı yöne yürüyordu: içsel huzura.

Gecenin Sessiz Hamdi

O gece Elif dua ederken, sessizce fısıldadı: “Ya Rabbi, yaşattığın her şey için hamd olsun.”

Ali, pencerenin önünde oturmuş, şehir ışıklarını izliyordu. Kendi kendine mırıldandı: “Belki de hamd, çözülmesi gereken bir denklem değil… yaşanması gereken bir denklem.”

O an, birbirlerinden habersiz, aynı şeye ulaştılar. Şükür ettikleri için huzurlu, hamd ettikleri için derin hissettiler.

Sonrası…

Sabah olduğunda Ali işe gitmeden önce Elif’e baktı ve gülümsedi. “Bugün hamd modundayım,” dedi.

Elif kahkahasını tutamadı: “O zaman kahvaltıyı da hamd ederek yaparsın artık.”

Ve o sabah, kahvaltı masasında iki fincan kahve vardı: biri şükür kokuyordu, diğeri hamd. İkisi birleşince, ortaya yaşamın en sade hakikati çıktı:

Hayat, sadece iyiye şükretmek değil; her şeye hamd edebilme cesaretidir.

Senin Hikâyen?

Sen hangisisin?

Sadece iyi günlerinde “şükür” diyenlerden misin, yoksa fırtınanın ortasında bile “hamd” diyebilenlerden mi?

Yorumlara yaz — belki senin hikâyen, bir başkasının cevabı olur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hipercasino şişli escort megapari-tr.com deneme bonusu
Sitemap
prop money